29 Mayıs 2010 Cumartesi

Üniversitenin çöküşü


Evet tam olarak zihnimde gerçekleşen bu; üniversitenin çöküşü. Doğru tanım değil belki ama ilk akla geleni, kale surlarının top atışları ile darma duman olması gibi üniversite de mahiyetini bu şekilde yitirmekte gözlerimin önünde. Geçtiğimiz sayısı lazım değil seneler gösterdi ki bu ülkede üniversite denen şey aslında içi boş bir sıfır. Daha doğrusu çok işe arıyor ama çok niteliksiz, tabi ki bunu sadece bir kaç üniversite gözleminden yola çıkarak yapıyorum ama İstanbul'daki üniversitelerden okkalı olanları böyleyse istisnalar hariç %90 böyledir diyorum, diyeceğim. Aslında bu eleştiriyi sadece kendi okulumun kendi bölmü için yapmam belki daha sağlıklı olabilirdi ama üniversite adı altında okutulanlar ve okuyanların niteliklerine bakınca isyanım büyüde de büyüdü.

Bir hoca ki derslerde anlattıklarının %80'den fazlası kitabın aynısı olsun. Yabancı dil dırdırı yapan hocaların eh işte ingilizceleri ve konuşma özürlü olmalarını düşünün. Dersin yabancı dil ile işlenmesi göze alarak gelen bilmem kaç öğrencinin ama dersler Türkçe olsun tripleri ile karşılaşılsın. Öyle bir bölüm düşünün ki yine hocaları soru hazırlamaktan aciz olsun ve bilmem nerenin üniversitesinin internete koyduğu sorulara çökmeye çalışsın. Hocalar kitabın aynısında başka hiçbir şey katmasın. Evet böyle de bir bölümde okuyorum... Hocaların balon egolarının öğrencilere havadan bakmak için kullanıldığı, sadece not için yüze gülümsemelerin olduğu, sınıfın yarısından çoğunun kendini fasulye gibi nimetten saydığı ve mezunların çok vasıfsız ama not ortamaları bilmem kaç olan insanlar olacağı bir bölümde okuyorum, ne acı...

Ey bölüm hocası; prof ya da doçent ya da ne olmuş, bilmem kaç sene okulda kalıp akademik kariyerine devam eden ilim irfan yuvasının en naif insanı... Gözünü seveyim biraz yaratıcı ol, az biraz araştırmacı ol, anlattıkların ilgi çeksin kitapların aynısını anlatma ki kitaptan bir farkın olsun, basit dört işlemi yaparken sonucu yazmak için elindeki not kağıdına 2 dk takılıp kalan hoca lütfen soru sorulduğunda öğrencilerine bilmem kaçıncı sınıfa hala bunu mu soruyorsunuz diye laf sokmaya kalkma, az hoca ol da soruları başka yerlerden çalma iki soru da kendin üret.

Ey bütün bölüm hocaları bize bilgiyi verirken nasıl kullanacağımıza da gösterin ki ilerisi için bizi aydınlatsın. Zira bilgiye ulaşmakta bir zorluk yok günümüzde, siz bize nasıl kullanılacak bunu gösterin biz gerisini hallederiz. Bize her hafta yazılı ödevler verin ki araştırmaya teşvik olalım, yazımız yorumlama yeteğimiz artsın, kitaptan direkt anlatmayın ki derslere daha çok girelim sizin de motivasyonunuz artsın.

Daha anlatacak çok şey var tabi ama daha öğrencilere geçmedim bile mesela. Onlara da ayrı değineceğim -belki-. Balık baştan kokuyorsa ilk iş hocalarındır diye düşünürkene bu yazıyı okuyacak herkese teşekkür ediyorum. Beni altın değerindeki yorumlarınızdan esirgemeyin değerli okur...

1 yorum: